7 Nisan 2012 Cumartesi

Rüya içinde rüya... | Portakal Ağacı.

O'nun hakkında tek bildiği okyanus mavisi gözleri ve en çok mavi rengi sevdiğiydi.Her sabah türlü bahanelerle aksi dedesini atlatıp dışarı çıktığında , O'nu sıklıkla mavi renkte kıyafetlerle görürdü.O'na bu yüzden ''Mavi'' ismini takmıştı.
Aşk zehirli bir sarmaşık gibi sarıyordu Sera'yı.Zamanla sadece Mavi'yi görmek için yaşadığını hissetti.Her varoluş Mavi ile bağlantılıydı.Evdeki mavi zambaklar,küçükken en çok sevdiği bez bebeğinin gözlerinin mavi oluşu,evrenin Sera'ya gönderdiği mesajlardı sanki.Mavi'nin yürüyüşlerini uzaktan izlerken,içinden '' şimdi o tümseğe takılacak '' der ve her gün istisnasız Mavi o tümseğe takılır,Sera bununla mutlu olurdu.İçinde Mavi'ye bir şey olacak korkusuyla,onun o şapşal haline gülümserdi.
Aşk yüzleri gülümseten bir duygu olmaktan zamanla çıkmaya başladı.Artık aşkın kelime anlamı Sera için uykusuzluktu.Düşünceler beynini yiyordu.Mavi'nin bir gün gideceğinden,başkasıyla evleneceğinden hatta öleceğinden korkuyordu.Sera'nın farkında bile değildi Mavi.Sera'nın altın sarısı saçlarından,portakal kokusundan,parlayan teninden,heyecanlandığında avucunu kaşığından,uyurken bir meleğe benzediğinden hiç ama hiç haberi yoktu.İlgisini çekmeye çalışmıyordu Sera.Beni O fark etmeli.Kokumu duyup,arkasını döndüğünde beni görmeli diye düşünüyordu.Maalesef hayalleri birer birer yıkılıyor , adeta bir kasırga kopuyordu ruhunda.
Kalbi acıyor yemek yemiyordu.Uyku'nun haracıydı yemek.Haracını alamıyordu Uyku.Bir süre Sera için kaldı.Bekledi.. Sera tüm gece kruvasan yapıyor,bir tane bile yemeden gözlerini tavana dikip acısını çekiyordu.Resim yapıyordu Sera.. Bol gölgeli resimler.Mum ışığında kalmış umutsuz çocuk resimlerini yapıyordu.Uyku,bir köşede her objeye bakıp,onlara Sera'yı kendisini alması için dil döküyor ama artık istenmediğini anlıyordu.Sera uykusunu ne anıyor ne de onu özlüyordu.Uyku geri de göz altları morarmış,yorgun ve mazoşist bir Sera bırakıp terk etti Sera'yı ...
Pencereden ince bir ışık sızdı.Uyku Sera'yı terk etti.En son arkasına baktığında gördüğü tablo Sera'nın saçlarını tutam tutam kestiğiydi...
Uyku göz yaşlarını tutamadı ve o da ölmeye karar verdi.Çünkü gün doğmadan başka birinin uykusuna tutunmalıydı.Gün ışığında yok olurdu aksi taktirde.Kimse Sera'nın cennet bahçeli rüyaları gibi olamazdı.O'nun uykusu kadar narin ve insanı bulutların üzerinde uyuyormuş hissini veremezdi.Bu düşüncelerle gün doğumunu sabırla bekleyecek ve sonra da yok olacaktı.Bu düşünceler Uyku'nun duyduğu portakal ağacı kokusuyla son buldu.O kadar yoğun,o kadar sıcak bir kokuydu ki bu Uyku'nun aklına Sera'yı getirdi.Sera belki de artık Uyku'yu geri istiyor ve evrene kendi kokusunu gönderiyordu diye düşündü.Kokuyu takip etti büyük bir heyecanla.Ancak gittiği yön Sera'nın evine çıkmıyordu.Devam etti..Sera'nın kokusu başka kimde olabilirdi ? Kokunun geldiği pencereden içeri girdi.Bir rüya ile karşı karşıya kaldı.Bir adam tek başına portakal ağacının altında oyunlar oynuyor,portakal yiyor,gölgesinde dinleniyor sonra tekrar oyun oynuyordu.Kokunun yumuşaklığı ile mest olan uyku,rüyaya bakıp iç geçirdi.Sera'nın kokusu üzerindeydi Uyku'nun.. Bu rüyaya çok yakışacağını düşündü ama bu Sera'ya ihanetti.Eğer Sera'yı terk ettiyse Sera Uykusuz,Uyku ise kimsesiz kalmalıydı.Rüyanın sahibini merak eder gözlerle yakından baktı .. Bu Mavi idi.İnanamadı önce.Daha yakından baktı.Rüyanın içine girip gözlerine baktı.Bu Mavi idi.Uyku hemen soyundu... Mavi'nin uykusuna karıştı.Rüyasına girdi.Rüya içinde rüya ... O'na Sera'nın gördüğü rüyalardan bir kaç demet gösterdi.Mavi'nin rüyaya girmesine de izin verdi.Rüyada Sera ile portakal ağacının altında dans ediyorlardı.Mavi Sera'nın saçlarını okşuyor,onlara papatyalar takıyordu.
Uzun bir uyku geçirdi o gece Mavi.Sabah uyandığı ilk anlarda herşey normaldi.Rüyasına dair hiç bir şey hatırlamıyordu.Aklındaki tek düşünce işe geç kaldığıydı.Bir telaşla tahta evininin merdivenlerinden indi.Dışarıya çıktı.Sera her zamanki yerindeydi.Saçlarını kesmiş,kısacık bırakmış.Onları da papatya desenli bir örtü ile örtmüştü.Önünden geçti Mavi,Sera'yı fark etmeyerek.İç geçirdi Sera.Kafasını eğdi ve gözünden tek bir damla yaş süzüldü.Yaş toprağa değdiğinde,portakal kokusu Mavi'ye çarpmıştı.Kalakaldı Mavi olduğu yerde.Mıhlanmıştı adeta.Rüyasının her sahnesi,bir fotoğraf karesi gibi canlanıyordu gözünde.Arkasını döndü.O kalabalıkta tek gördüğü,ağlayan Sera'ydı.Yanına gitti hızlı adımlarla.Sera'nın örtüsünü çıkarttı,saçını kokladı.O an Sera için mıhlanma zamanıydı.Çivilenmişti Sera,elinin için deli gibi kaşınmaya başladı ama o kaşımadı.Mavi Sera'nın kaşınan elini tuttu,avucunu öptü.Kaşıntı bir büyü gibi , heyecandan çıkacak kalbine inat geçmişti.
Mavi Sera'ya o gün ve hiç bir zaman rüyasından bahsetmedi.Portakal kokusuna aşık olmuştu Sera'nın.Sera'yı öptüğü ilk gün de,Sera uykusuna kavuştu.Beraber uyudukları ilk günde huzuruna.Portakal ağacından evleri oldu.Sera'nın saçları uzadı ve kendileri gibi bir de kızları oldu;altın sarısı saçları,portakal kokan teni ve mavi gözleri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder